Sunday, September 9, 2007

Portekiz ve İspanya

VIII. yüzyılda gelişen İslam fetihleri, İber yarımadasının dağlık olan kuzey bölgesine ulaşamamıştı. Nemli ve ormanlık bir yer olan bu bölgenin, Akdeniz'den gelen yeni fatihlerin alışkın olmadıkları bir iklimi vardı. Bu uzak dağlık bölge, toprak bağımsızlığını koruduğu gibi, birtakım manastırların kurulması sonunda, dinsel ve siyasal bir gücün de merkezi haline geldi.

İspanyolların toprakları Araplardan geri alma hareketinin ilk evresinde, Kurtuba halifelerinin başıboş bıraktıkları kuzeydeki iç yayla topraklarına, yeni hıristiyan topluluklar yerleştirildi ve küçük garnizonların oluşturduğu bir korunmuş bölge yaratıldı. Daha IX.yüzyılda, Bask ülkesindeki Asturias dağlıları ile Navarra ve Charlemagne'ın Araplardan geri aldığı Katalonya bölgeleri halkı, Ebro kıyılarını ve Duero ırmağının bulunduğu kuzey yöreleri, özgür köylülerin yaşadığı köylerle doldurdular. Böylece yeni bir toprak mülkiyet düzeni yaratıldı ve Leon, Castilla la Vieja, Aragon gibi tarihsel bölgeler kuruldu. Hıristiyan Ispanyollar 1085 yılında Toledo'yu, 1118 yılında Zaragoza'yı aldıklarında, ellerindeki topraklar artık müslümanlarınkine eşit hale geldi. Geri alınan bölgelere yeniden hıristiyanlar yerleştirebilmek için küçük köylü toplulukları artık yeterli değildi. Bunun üstüne İspanyol krallar, yalnız kasabaların değil, yeni kentlerin de kurulmasını desteklediler. Salamanca, Avila, Segovia gibi yeni yerleşme merkezleri yaratıldı. Sonuçta, İspanya'nın kuzey bölgelerinde gerek nüfus, gerekse iktisat açısından büyük bir gelişme gerçekleşti ve bu bölgeler, XI. yüzyıldan başlayarak hıristiyan Avrupa'nın her yanıyla tam bir işbirliği içine girdiler.

Toprakları Araplardan geri alma hareketinin kesin sonucu, XIII. yüzyıl başında elde edildi. İspanya' daki Arap emirliklerine yardım için Afrika'dan çağrılan Muvahhidlerin yarattığı tehlike, bütün hıristiyan krallıklar arasında bir birleşmeye yolaçtı.

1212 yılında Sierra Morena'da, Las Nevas de Tolosa'da Araplar kesin bir yenilgiye uğratıldı. Hemen ardından da, daha güney kesimlerde .ulunan Estremadura, Castilla la Nueva, Mancha, Valencia ve Güney Andalucia birer birer ele geçirildi.

Tajo ırmağının güney yanında elde edilen geniş topraklara, yeni topluluklar yerleştirme siyaseti uygulanmaya başladı. Castilla kralı Alfonso X, 1273 yılında iç yayla (meseta) yöresine göç edecek Castillalı çobanlara bir özel statü tanıyarak göçlerini sağladı ve sürülerini otlatmalarına kolaylıklar getirdi. Bu önlem belirli bir toprak üstünde tarım yapan ve ekime göre vergi veren köylülerin zararınaydı. Buna karşılık yalnızca bir koyun vergisi ödeyen yetiştiricilerinin son derece işine yaradı ve Castilla, kısa bir süre içinde Avrupanın her yanına yün satmaya başladı.

XIII. yüzyıl sonunda Batı İslam uygarlığının elinde yalnızca Gırnata kalmıştı. Dağların koruduğu bu bölge de, Castilla kralına bir vergi ödeyerek varlığını sürdürebiliyordu. 1492 yılında İspanya kraliçesi İsabel I ile Aragon halı Fernando I'in evlenerek İspanya krallığını kurmalarından sonra, Gırnata emirliği de ilhak edildi ve toprakların Araplardan geri alınması tamamlandı.

XV. yüzyıl sonunda İber yarımadası üç çekirdeğe ayrılıyordu: Herhangi bir İslam etkisine uğramamış olan kuzeydeki Galicia, Asturias, Bask bölgesi; toprakları Araplardan geri alma hareketinin merkezi olan Kuzey Portekiz, Castilla la Vieja, Aragon, Katalonya; Güney bölgelerdeki yeni ele geçirilen topraklar (Alentejo, Estremadura, Andalucia).

Araplardan ele geçirilen bu topraklarda çok büyük çiftlikler kurulmasına izin veritdiği gibi, topraksız köylülerin büyük bir bölümü de yerleştirildi. Toprağın bu yeni düzenlenmesi, kuzey ile güney arasında bir çelişki yarattı: Küçük toprak sahipleri kuzeyde, büyük toprak sahipleri de güneyde toplanmıştı. Yarımadanın batısında kurulan Portekiz'se, iktisat, kültür ve dil açısından bütünüyle farklı bir dünya oluşturdu. Bu temel farklılıklar nedeniyle, 1580 - 1640 yılları arasında girişilen İspanya ile Portekiz'i birleştirme çabaları bir sonuç vermedi; her iki devletin ayrı ayrı yürüttüğü sömürgecilik siyaseti, birleşmenin hiç bir zaman uygulanamayacağını ortaya koydu.

No comments: